Nasip Erkânı

Kısaca Bektaşi’lige giriş Erkânı’dır şeklinde ifade edilebilir. Bektaşi olabilecegi onanan Aşık bu Erkân ile Tarikate girer ve “Bektaşi“ sıfatını kazanmış olur. Makamlar bölümünde,

Bektaşi olmak isteyen Can’ın bir süre Aşıklık makamında bekletildigi ve Bektaşi olmaya uygun olup olmadığının sınandığı anlatılmıştı. İşte bu sınama süreci sonunda Tarikate girişinde bir mani olmadığı anlaşılan Aşık bu Erkân ile Bektaşi olur.

Nasip Erkânı ; Sakilik Erkânı, Çerağ Erkânı ve öncesinde Abdest Erkânı’nı kapsayan uzun bir Erkândır. Nasip alacak Can’a evvela Rehberi tarafından Abdest verilir. Abdest İmam-ı Cafer-i Sadık Hazretlerinin içtihadına göre alınır. Daha sonra yine İmam-ı Cafer-i Sadık Hazretlerinin içtihadına göre kılınan Namazdan sonra Nasip Erkânına geçilir.

Şu hususu önemle belirtmek gerekir ki, Bektaşi olmak isteyen Aşık son ana kadar bu fikrinden caydırılmaya çalışılır. Hatta Nasip Erkânı içinde dahi bu yolun meşakkatli ve türlü cefalarla dolu olduğu ifade edilir, halk içine yansıyan ve çokca bilinen bir ifade ile ;
“gelme, gelme, gelme, gelsen de dönme, gelenin malı, dönenin canı ” şeklinde ve buna benzeyen Nasip Erkânı içinde yer alan başka anlatımlarla talip’e yolun bir ömür boyu güçlüklerle dolu oldugu anlatılır. Bektaşi olmak isteyen Can’ın bu yola geçici bir hevesle girmemesi, karşısına çıkacak zorlukları bilmesi açısından bu önemlidir. Zira Bektaşilik yolunda Nasip aldıktan sonra vazgeçmek yoktur.


Fetih 10: O seninle el tuşup sözleşenler varya,
Allah'ın eli onların ellerinin üstündedir.
Kim ahdi bozar döneklik ederse
kendi aleyhine döneklik yapmış olur.
Ve kim Allah'a verdiği sözde vefalı davranırsa
Allah ona büyük bir ödül verecektir.


Nasip Erkânı öncesinde Baba, Talip’in kurbanını kestirir. Burada şu hususu da açıklamak yerinde olacaktır;
Kurban kelimesi , Takarrub anlamına gelmekte olup, Hz.İbrahim’in oğlu İsmail’i kesmek istemesi de kendi cüzlügünü külliyette mahv etmesi ve bu suretle tamamiyle zata, visale varmak istemesidir.
Halbuki, İbrahim vücudu terk etmeden de visale varılacağına arif oldu ve oğlunu ve kendini mahv etmekten çekinip elde ettigi bu hakiki visal uğruna maddeten bir Kurban nezr etti ki şimdiye kadar gelen Kurban kesme ananesinin aslı budur.

Nasip alan Can’a teslim taşı, tığ-ı bend(gayret kuşağı) gibi emenetleri teslim edilir. Tığ-ı bend, Erkân’da usulüne göre Talip’in beline sarılır ve oniki gün boyunca belinde kalır.

Bu Erkândan sonra Talip Bektaşi olmuş ve bu berdevam Hakikat yoluna girmiştir. Dört kapı kırk makam ögretisi bu andan itibaren başlayacak ve Talip makamlardan sırası ile geçerek visale varacaktır.

Kurbanlar tığlanıp Gülbank çekildi,
Gaflet uykusundan uyana geldim,
Dört kapı sancağı anda dikildi,
Üryan püryan olup meydana geldim..

Bu nefesde belirtilen dört kapı Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat Bektaşi ögretisinin bir anlamda seviyelerini göstermektedir.. Bektaşi olan can Nasip alarak Şeriat kapısından geçerek Tarikat kapısına girer. Hulasa bu dört kapı içinde kırk makam barındırır. Bu konuya “dört kapı kırk makam” konusunda deginecegiz..


Bektaşi olan Can, Aşıklık mertebesinde sadece zahir anlamlarına mazhar olduğu, hallerin, anlatımların batındaki gerçek manasını kavramaya başlayacak ve bu egitim bir ömürboyu sürecektir..

Çeklip Kırklar’a vardık,
Niye geldin Can dediler,
Baş kesip niyaz eyledik,
Geç otur meydan dediler.

Kırklar ile yedik içtik,
Kaynayıp sohbette coştuk,
Yetmiş yıl kürede piştik,
Dahi çiğsin yan dediler..

 

 

 

 

Hazreti Pir Hünkâr

Hacı Bektaş-ı Veli


Pîr-i Türkistan Hoca Ahmed Yesevî 'nin talebelerinden Lokman Perende elinde yetişir, mürşid'inin:  "Var, seni Rûm'a saldık, Suluca- karahöyük 'ü sana yurt verdik. Rûm abdâllarına seni baş tayin ettik" demesiyle, siyâsi ve iktisadi düzeni bozulan Anadolu Türk halkına öncülük etmek, Türk birlik ve beraberliğini sağlamak, Türk dilini yabancı etkilerden korumak, Anadolu'yu Türkleştirmek ve İslâmlaştırmak amacıyla Anadolu'ya gelmek için yola çıkar..

 

 Kapadokya yöresindeki Hıristiyanlık merkezine karşı bir Türklük merkezi tesis etmek isteyen Hacı Bektaş Velî; bugünkü ismi Hacı Bektaş (O zaman yedi haneli bir köy ve adı Sulucakarahöyük) olan yere gelerek buraya yerleşir.

 

Çok ilgi çekici bir biçimde Kapadokya yöresindeki Hıristiyanlık merkezine karşı verilen savaş , sessiz bir savaş olarak tarihe geçer. Ihlara vadisi ve çevresindeki yerleşim birimleri Hacı Bektaş Velî ‘nin derin felsefesinden etkilenerek birer birer İslamiyete geçerken, ilginçtir ki bu bölgede o tarihlerde harhangi bir savaşa tarih kayıtlarında rastlanmamaktadır!!

 

 

 



Bektaşilik Tarihi Yeniçeriler

Bektaşi Tarikatının Osmanlı imparatorlugu nun kuruluş unda sağladıgı destek ve Yeniçeri birlikleri içerisindeki etkisi büyüktür.

Yeniçerilere bazan Hacı Bektaş oğulları da denilirdi. III. Selim saltanatının ikinci yılında, 1789, Yeniçerilerin sadakat ve cesaretini dilerken onlara Hacı Bektaş Köçekleri şeklinde hitap etmiştir.( Tarihi Cevdet IV.363) . Yeniçeri birliklerinin bir üyesi olarak yazılırken herbir askerden Hacı Bektaş yoluna iman yemini alınırdı( cevat’ın “Etat Militaire Ottoman” bölüm VII.).

 

Yakın Tarihimizden
bir Bektaşi:
Namık Kemal

Namık Kemal, Magosa’da sürgün olarak bulunduğu dönemde

Lefkoşe’de bulunan halk arasında “Kara Donlu Can Baba” tekkesi adı ile anılan tekkede Bektaşi tarikatına intisab etmiştir.

 

Türkiye'de, ülkenin sosyal ve kültürel gelişmesinde bir rol oynamış yazarlar arasında, Namık Kemal, en önemli kişi olarak görülmüştür; ona modern Türk edebiyatının babası diye bakılır.


Site en iyi Firefox tarayıcı ile görüntülenebilmektedir.

site © 2006-2012 Bektasi.net ©- Her Hakkı Saklıdır - Bu sitede yazılanlar bilgi amaçlıdır.

Bu Sitenin ve yazarının Bektaşilik ile organik bir bağı bulunmamaktadır.

Sitede hazırlanması esnasında var ise gözden kaçan eksik, yanlış bilgiler ve hatalar Bektaşilige mal edilmemelidir.

Aldığımız Feyz ile Tarikat-ı Bektaşi'ye hakkında bilgi veren İnternet Sitesini Derlemek Cürretinde Bulunduk.

Eksiklerimizin Tamamlanmasını Hatalarımızın Af 'fını Hak Erenlerden Niyaz Ederiz.