Hazreti
Pir'in asıl adı Muhammed dir. Bektaş da mahlasıdır. Babasını adı
Seyyid İbrahim El-Sani annesinin adı Hatem dir.
Horasan'ın
Nişabur vilayetinde doğdu. Hacı Bektaş Velî; Pîr-i Türkistan Hoca
Ahmed Yesevî'nin talebelerinden Lokman
Perende
elinde yetişmiş ve daha sonra da Pir-i Olduğu Bektaşilik inanç
sisteminde ve eserlerinde öz be öz Türkçe'yi kullanmıştır.
Pîr-i
Türkistan Hoca Ahmed Yesevî
'nin
talebelerinden Lokman Perende elinde yetişir, mürşid'inin:
"Var, seni Rûm'a saldık, Suluca- karahöyük 'ü sana yurt verdik.
Rûm abdâllarına seni baş tayin ettik" demesiyle, siyâsi ve
iktisadi düzeni bozulan Anadolu Türk halkına öncülük etmek, Türk
birlik ve
Türkistan Pîri Hoca
Ahmed Yesevî 'nin
kültür ocağında, engin bilgi hazinesini dolduran Hacı Bektaş Velî,
daha sonra siyâsi ve iktisadi düzeni bozulan Anadolu Türk halkına
öncülük etmek, Türk birlik ve beraberliğini sağlamak, Türk dilini
yabancı etkilerden korumak, Anadolu'yu
Türkleştirmek ve İslâmlaştırmak amacıyla, Hoca Ahmed Yesevî 'nin
isteği ve işareti üzerine Anadolu
'ya
gelmiştir.
Hacı Bektaş Velî; Anadolu 'nun
Türkleşmesi ve İslâmlaşmasında birlik ve beraberliği temin eden
güçleri, kendi fikir şemsiyesi
altında
toplayarak; büyük bir hoşgörü, insan sevgisi ve îman ile Türk
tarihinin belki en kritik bir zamanında, büyük aksiyonunu kârizmâtik
yapısıyla gerçekleştirmiş, Anadolu Türklüğünün ayakta kalmasını
temin etmiştir.
Hacı Bektaş Velî
'nin
yaktığı îman ve inanç çerağı, tekkeleri yoluyla Anadolu'
ya ve
hatta Balkan ülkelerinin içlerine, Avrupa
'ya
kadar ulaşmış, neticede İslâm kültürü, diğer milletlerin hayatında
da tesirini göstererek, günümüzde Amerika 'ya
kadar yayılmıştır.
Bu yıllarda Anadolu bir
yandan Moğol istîlâsı altında ezilirken, bir yandan da büyük bir
siyâsi ve ekonomik buhran ile beraber, taht kavgalarına sahne
oluyordu. Böyle bir ortamda Anadolu 'ya gelen ve Kapadokya
yöresindeki Hıristiyanlık merkezine karşı bir Türklük merkezi tesis
etmek isteyen Hacı Bektaş Velî; bugünkü ismi Hacı Bektaş (O zaman
yedi haneli bir köy ve adı Sulucakarahöyük) olan yere gelerek buraya
yerleşir.
Çok ilgi çekici bir biçimde Kapadokya yöresindeki Hıristiyanlık
merkezine karşı verilen savaş , sessiz bir savaş olarak tarihe
|
geçer. Ihlara vadisi ve çevresindeki yerleşim birimleri Hacı Bektaş Velî ‘nin derin
felsefesinden etkilenerek birer birer İslamiyete geçerken, ilginçtir
ki bu bölgede o tarihlerde harhangi bir savaşa tarih kayıtlarında
rastlanmamaktadır!!
Türkistan 'dan gelen Hacı Bektaş Velî, Türklerin yoğun olduğu
Anadolu 'yu gezmiş, Türk gelenek ve göreneklerinden korunabilenleri
birer birer tespit etmiştir. Bunları, Sulucakarahöyük '�te kurmuş
olduğu ilim yuvasında, İslâm inancı ve Türk kültürü ile yoğurarak
birleştirmiş, ileri sürdüğü düşüncelerini, bu birleşiğin üzerine
yerleştirmiş ve burada öğrenci yetiştirmeye başlamıştır.
Hacı Bektaş Velî 'nin, hoşgörü ve insan sevgisine dayalı düşünce
sistemi; kısa bir sürede Hıristiyanlığın büyük bir merkezi
durumundaki Kapadokya'da bile, geniş halk kitlelerine ulaşmış ve
benimsenmeye başlanmıştır. Hacı Bektaş Velî 'nin felsefi
düşüncelerinin temelinde, insanın varoluşu ve insan sevgisi vardır.
Velayetnamede Hz. Pir'in Rum'a güvercin donunda geldigi anlatılsada,
ilerde daha geniş açıklamasını da verecegimiz gibi bu anlatımlar
Bektaşilikte sıkça kullanılan ve bazı manaları anlatmaya çalışan
remzlerdir. Velayetname bunun gibi her biri batında bazı manalara
sahip hikayelerle doludur. Bir hikayede Hz. Pir ile tanışmaya
gelirken aslana binen, eline de kamçı olarak bir yılan alan
Akşehirli Seyit Mahmut Hayran'a cevap olarak Hz. Pir'in bir kayanın
üzerine bindigi ve onu yürüttügü yazılıdır. Bundan maksat da Hz.
Pirin cansıza can veren olduğunu anlatmaktır. Bektaşi olan canın,
hayat bulması gibi.. “uyur idik uyardılar” dizlerinde Pir Sultan
Abdalın işaret ettigi mana budur. Bu konuyu ileride ele alacagız..