Bektaşi Tarikatının Osmanlı
imparatorlugunun kuruluşunda sağladıgı destek ve Yeniçeri birlikleri
içerisindeki etkisi büyüktür..
Tarih boyunca Bektaşi Babaları
Yeniçeri birliklerine vaizler
olarak eşlik etmişlerdir. Hacı
Bektaş'ın resmi bir temsilcisi , vekil 94. ortanın kışlalarında
yaşardı. Bektaşi Tarikatının başı
onu bu vekiye atadığında, ananeye
göre İstanbul’a gelir ve burada bir geçit resminden sonra Yeniçeri
Ağası tarafından ona tac giydirilirmiş.
1682 Viyana Kuşatması’nda Türk ordusunda esir olarak bulunan Kont
Marsigli, Yeniçeri Ağası’nın Divan’da Hacı Bektaş’ın adı geçtiginde
hep ayağa kalktığını söylemiştir. ( journal of the Royal Central
Asian Society, Ekim 1934,631)
Yeniçerilere bazan Hacı
Bektaş oğulları da denilirdi. III. Selim saltanatının ikinci
yılında, 1789, Yeniçerilerin sadakat ve cesaretini dilerken onlara
Hacı Bektaş Köçekleri şeklinde hitap etmiştir.( Tarihi Cevdet
IV.363) . Yeniçeri birliklerinin bir üyesi olarak yazılırken herbir
askerden Hacı Bektaş yoluna iman yemini alınırdı( cevat’ın “Etat
Militaire Ottoman” bölüm VII.).
Bektaşi Yolu’na yalnızca biçimsel bir bağlılığın degil,
Bektaşilik’in teoloji ve mistikliginin hatta Bektaşi şairleri
tarafından kullanılan konuşma şekillerinin Yeniçeri Düzeni’nin biçim
ve törenlerine ne derece girdigini ayrıntısıyla açıklamak için,
burda bir Yeniçeri askerinin terhis belgesinin çevirisini incelemek
doğru olacaktır.
Belge 1822 tarihlidir :
“Bismi’llahi’r-Rahmani’r-Rahim
Müminiz kalü beladan beri Hakkın birliğini eyledik ikrar; bu yola
vermişiz seri Nebimiz vardır Cenab-ı Ahmed-i Muhtar, erenlerden berü
mestaneleriz, Nur-ı ilahide pervaneleriz. Bir
|
bölük bu cihanda
divaneleriz, sayılmayız parmakla, tükenmeyiz kırmakla, taşramızdan
sormakla kimse bilmez halimiz. On iki imam on iki tarik cümlesine
dedik beli, üçler, yediler , kırklar, nur’ı nebi Kerem-i Ali Pirimiz
Sultan Hacı Bektaş-ı Veli. Bin iki yüz otuz sekiz senesinde
cennetmekan, firdevs aşiyan kanun sahibi el gazi Sultan Süleyman Han
hazretlerinin kurduğu nizam-ı müstahsene üzerine ve Çorbacı Ağanın
izni ve cümle ihtiyarların marifetiyle iş bu terhis (suffa)
tezkiresi buna talip ve ragıp olup ismi kul defterine kayıtlı olan
Mahmut’a ita olundu vakt-i hacette ibraz oluna
Mühür
Usta Hüseyin
Odabaşı Mehmet ”
Aşagıdaki sözler Yeniçerilerin sancağında
yazılıydı;
Hacı Bektaş Veli'nin bindiği
cansız duvar.
Mazharı Nur-i Ali'dendir ona ol yadigar.
Nare-i düldül ederdi arşı âla da karar.
Şad hazare bin kâfiri bir narada etti şikar.
Dedi: Arslanım Ali'dir, kudretine girdikar.
Lâ fetâ illa Ali
Lâ seyfe illa Zülfikar
Koydular başın ol şahın Kerbela Meydanına.
Bastılar parmakların Şah Hüseyin kanına
Urdular miskin pelitle kıymadan gerdanına
Bu hakaretler yaraşmazdı o şahın şanına
Düşmeden kanı yere, ol demde çağırdı gübar
La fetâ illa Ali
Le seyfe illa Zülfikar
Padişahım çok yaşa
Devletinle bin yaşa
Yeniçerilerin gülbengi de şöyleydi:
Allah Allah illallah
baş üryan,gögüs kalkan,dide al kan,sine püryan
bu meydanda nice başlar kesilir hiç olmaz soran
kahrımız,kılıcımız düşmana ziyan
(adüvvden korkmadık korkmayız hiç bir zaman
kuranda zafer vadediyor hazret i yezdan
uğrun açık olsun ey serdar ı mücahid
hüda kılıncını keskin etsin ömrünü gün gibi medid
fahr i alemi hoşnud ettin hak gazay ı ekberini etsin mübarek ve
said)
kulluğumuz ,padişaha ayan
sayılmayız parmakla
tükenmeyiz kırmakla
üçler,beşler,yediler,kırklar
nur-u nebi,kerem-i ali,keramatı veli
gülbang-i muhammedi
pirimiz,hünkarımız,üstadımız kutb-ul arifin
hacı bektaş-ı veli
dem-ü devranına hü diyelim
hûûû...