Namık Kemal, Magosa’da sürgün
olarak bulunduğu dönemde
Lefkoşe’de bulunan halk arasında
“Kara Donlu Can Baba” tekkesi adı ile anılan tekkede Bektaşi
tarikatına intisab etmiştir.
Türkiye'de, ülkenin sosyal ve
kültürel gelişmesinde bir rol oynamış yazarlar arasında, Namık
Kemal, en önemli kişi olarak görülmüştür; ona modern Türk
edebiyatının babası diye bakılır.
Namık Kemal, Avrupa'dan gelen
türleri ilk kez uygulayan ve bir edebî yenilik gereksinmesi duyan
insan olsa da, içinde doğduğu manevî dünyaya derinden derine bağlı
kaldı yine de; yani, Osmanlı yurduna sadakatini sürdürdü hep. Manevî
bakımdan kendisini sufî tarikatlar dünyasına bağlayan göbek bağını
hiçbir zaman koparmadı; tarikatlar arasında en çok Türk olanına,
kaynaklarını halk tabakalarından, Türkiye'nin Anadolu'ya
girişlerinin ilk yüzyıllarından alan Bektaşiliğe bağlılığı özellikle
belirtilmelidir.
21 Aralık 1840'ta Tekirdağ'da
doğdu, 2 Aralık 1888'de SakızAdası'nda öldü. Asıl adı Mehmed
Kemal'dir, Namık adını ona şair Eşref Paşa vermiştir. Babası, II.
Abdülhamid döneminde müneccimbaşılık yapmış olan Mustafa Asım
Bey'dir.
Sufîliğe doğru eğilimler,
ailesinde daha önceden vardı. Gerçekten, Namık Kemal, bir Bektaşi
ailede dünyaya geldi.1
Bektaşiliğini, büyük bir
olasılıkla ailesine, ana tarafından borçlu; çünkü, Namık Kemal,
annesini küçük yaşında yitirince hayatının ilk 19 yılını -böylece
yetişme dönemini- annesinin babası Abdûllâtif Paşa'nın yanında
geçirdi. Abdûllâtif Paşa, valiydi. Namık Kemal'in soylu, ama
varını-yoğunu yitirmiş bir aileden olan babası Mustafa Âsim Bey,
kayınpederine bağımlı bir halde yaşıyordu.
Böylece, genç Namık Kemal'in
eğitimini yönlendiren Abdûllâtif Paşa olmuştur. Namık Kemal, ilk
şiir deneyimlerini bu dönemde yaptı. Abdûllâtif Paşa'nm yönetiminde
Farsça ve Arapça öğrendi ve Osmanlı tarihi ile tanıştı. Bundan şu
sonuca varabiliriz: Kemal, genç yaşından başlayarak entelektüel
gelişmesine damgasını vurmuş olan Bektaşi etkisini ailesinde ana
tarafına borçludur.18 yaşlarında İstanbul'a babasının yanına döndü.
Namık Kemal henüz 15 yaşındayken,
Abdûllâtif Paşa, Kars'tan sonra Sofya'ya kaymakam tâyin edildi.
Namık Kemal, ilk şiir denemelerine işte bu Sofya'da başladı.
Gençliğinin şiir defterlerinde, Klasik Iran ve Arap yazarlarının
etkisinde yazılmış gazeller ve nazireler bulunuyor; bunlar arasında,
özellikle hayli çok sayıda Kerbelâ mersiyesi, yani Kerbelâ
şehitlerine dökülen gözyaşlarını dile getiren şiirler de var. Bu bir
şiir türüdür ki, İran edebiyatında pek gelişmiştir; ancak, Türk
edebiyatı da ondan geri kalmış değildir; nitekim, en güzel Kerbelâ
mersiyeleri Fuzulî'nindir, onun şaheserlerinden biri olan
Hadikatüssuada (Mutluluğa Ermişlerin Bahçesi), haksız ve zalimce
öldürülmüş Kerbelâ şehitlerine duyulan acıları dile getirir. Kerbelâ
mersiyelerinin dışında, Namık Kemal'in şiir defterlerinde, Ali
aşkıyla dolup taşan mısralar görülüyor: Örneğin, Şahımdır Ali;
ayrıca Eşref Paşa'nın Aleviyiz diye başlayan bir gazeline nazire.
1863'te Babıali Tercüme
Odası'na kâtip olarak girdi. Dört yıl çalıştığı bu görev
sırasında dönemin önemli düşünürve sanatçılarıyla tanışma
olanağı buldu. 1865'te kurulan ve daha sonra yeni Osmanlılar
Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli
derneğe katıldı. Bir yandan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde
hükümeti eleştiren yazılar yazıyordu. Gazete, Yeni Osmanlılar
Cemiyeti'nin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın sonucu
1867'de kapatıldı.
Namık Kemal de İstanbul'dan
uzaklaştırılmak için Erzurum'a vali muavini olarak atandı. Bu
göreve gitmeyi çeşitli engeller çıkarıp erteledi ve Mustafa
Fazıl Paşa'nın çağrısı üzerine Ziya Paşa'yla birlikte Paris'e
kaçtı. Bir süre sonra Londra'ya geçerek M. Fazıl Paşa'nın
parasal desteğiyle Ali Suavi'nin Yeni Osmanlılar adına çıkardığı
Muhbir gazetesinde yazmaya başladı. Ama Ali Suavi'yle
anlaşamaması üzerine Muhbir'den ayrıldı. 1868'de gene M. Fazıl
Paşa'nın desteğiyle Hürriyet adı altında başka bir gazete
çıkardı. Çeşitli anlaşmazlıklarsonucu, Avrupa'da desteksiz
kalınca, 1870'te zaptiye nazırı Hüsnü Paşa'nın çağrısı üzerine
İstanbul'a döndü. Nuri, Reşat ve Ebüzziya Tevfik beylerle
birlikte 1872'de İbret gazetesini kiraladı. Aynı yıl burada
çıkan bir yazısı üzerine gazete hükümetçe dört ay süreyle
kapatıldı. Namık Kemal gene İstanbul'dan uzaklaştırılmak için
Gelibolu mutasarrıflığına atandı. Orada yazmaya başladığı Vatan
Yahut Silistire oyunu, 1873'te Gedikpaşa Tiyatrosu'nda
sahnelendiğinde halkı coşturup olaylara neden oldu. Bu haberi
İbret gazetesinin yazması üzerine o sırada İstanbul'a dönmüş
olan Namık Kemal birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı. Bu kez
kalebentlikle Magosa'ya sürgüne gönderildi.
Namık Kemal, Magosa’da sürgün
olarak bulunduğu dönemde
Lefkoşe’de bulunan halk arasında “Kara Donlu Can Baba” tekkesi
adı ile anılan tekkede Bektaşi tarikatına intisab etmiştir.
1876'da I. Meşrutiyet'in
ilanından sonra İstanbul'a döndü. Şura-yı Devlet (Danıştay)
üyesi oldu. Kanun-î Esasi'yi (Anayasa) hazırlayan kurulda görev
aldı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca II. Abdülhamid Han'ın
Meclis-i Mebusan'ı kapatması üzerine tutuklandı. Beş ay kadar
tutuklu kaldıktan sonra Midilli Adası'na sürüldü. 1879'da
Midilli mutasarrıfı oldu. Aynı görevle 1884'te Rodos, 1887'de
Sakız Adası'na gönderildi. Ertesi yıl burada öldü ve Gelibolu'da
Bolayır'da gömüldü.
ESERLERİ:
Oyun:
Vatan Yahut Silistire, 1873 (yeni
harflerle, 1940); Zavallı Çocuk, 1873 (yeni harflerle, 1940); Akif
Bey, 1874 (yeni harflerle, 1958); Celaleddin Harzemşah, 1885 (yeni
harflerle, 1977); Kara Belâ, 1908. Roman: İntibah, 1876 (yeni
harflerle, 1944); Cezmi, 1880 (yeni harflerle, 1963).
Eleştiri: Tahrib-i Harâbât, 1885;
Takip, 1885; Renan Müdafaanamesi, 1908 (yeni harflerle, 1962); İrfan
Paşa'ya Mektup, 1887; Mukaddeme-i Celal, 1888.
Tarihsel Yapıt: Devr-i İstila,
1871; Barika-i Zafer, 1872; Evrak-ı Perişan, 1872 (yeni harflerle,
1973); Kanije, 1874; Silistire Muhasarası, 1874 (yeni harflerle,
1946); Osmanlı Tarihi, (ö.s.), 1889 (yeni harflerle, 3 cilt,
1971-1974); Büyük İslam Tarihi, (ö.s.), 1975.
Çeşitli: Rüya, 1893; Namık
Kemal'in Mektupları, Ö.F. Akün (yay.), 1972.
HAKKINDA YAZILANLAR
1.Peçeye İsyan
Namık Kemal'in Torununun Anıları
(Unveiled)
Selma Ekrem
Anahtar Kitapları Yayınevi
Namık Kemal'i hepimiz tanırız. Tarihle ilgilenenler oğlu Ali Ekrem
Bey'i de bilebilir. Oysa torunu Selma Ekrem'i yakın aile çevresi
dışında bilen pek az çıkar. Üstelik bu insan, 1923 yılında, 21
yaşında bir genç kızken ABD'ye gitmek zorunda kalmış, 1986'da
ölümüne kadar orada yaşamışsa. Bu kitabın yayınlanmasıyla birlikte
onu herkes tanıyacak. Çünkü 1930 yılında ABD'de ardarda dört baskı
yapan ve büyük övgüler alan anıları tarihsel bir değer taşıyor.
Zaman dilimi olarak 1902-1923 tarihleri arasını kapsayan anılar,
çocuk ve genç kız gözüyle, çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu'na
ilişkin gözlemlerini, tanıklıklarını yalın ve akıcı bir dille
anlatıyor...
2.Boğaz'daki Aşiret
Mahmut Çetin
Edille Yayınları
"Boğaz'daki Aşiret" başlığı ister istemez "Boğaz Neresi" ve "Aşiret
Kim" sorularını akla getiriyor. Evet Boğaz, bildiğimiz Boğaziçi.
Genelde kırsal kesimle alakalı bir kavram olan aşiret kelimesi ise
Boğaziçi"nde bir kast oluşturan büyükçe bir ailenin tarihini
anlatırken hassaten seçildi. Bir sülale tarihi diyebileceğimiz
Boğaz'daki Aşiret yer yer Türk Solu tarihi, yer yer de
Batılılaşma Tarihi'nin belirli dönemlerini resmediyor. Aileler
arasında evliliklerle kurulan bağların, sanata, ticarete, eğitime,
bürokrasiye ve giderek bir yabancılaşma zihniyeti şeklinde hayata
nasıl yansıdığı eserdeki ipuçları yardımıyla daha iyi görülecektir
zannediyoruz.
Boğaz'daki Aşiret, dört büyük ailenin birbirleriyle irtibatından
oluşur. Eser bu sebeple dört bölüm olmuştur. Aile büyüklerinin asıl
isimleri seçilerek de Konstantin'in Çocukarı, Detrois'in Çocukları,
Sotori'nin Çocukları, Topal Osman Paşa - Namık Kemal kanadı
bölümleri ortaya çıktı. Boğaz'daki Aşiret! şenlikli bir kitap. Ali
Fuat Cebesoy'dan Nazım Hikmet'e,
Oktay Rifat'tan Refik Erduran'a, Rasih Nuri İleri'den Ali Ekrem
Bolayır'a, Zeki Baştımar'dan Sabahattin Ali'ye, Numan
Menemencioğlu'ndan Abidin Dino'ya uzanan ilginç akrabalık zinciri.
Polonez, Hırvat, Alman, Macar ve Rum kökenli meşhurların, yerlilerle
evliliklerinden oluşan "Boğaz'daki Aşiret"in, batılılaşma tarihinde
oynadığı roller...