RUMELİ
YAKASI
8. Rumeli Hisarı Şehitlik veya Nafi Baba tekkesi:
Hadikatu’l Cevamî’de bu tekkeden şöyle bahsedilir:
« Ve zirve-i cebelde şehitlik adlı mahalde bir Bektaşi tekyesi var
idi. 1241 (1826) senesinde raviyedar (postnişin) olan Mahmud Baba
Birgi nâm belde’ye iclâ (sürülme-zorunlu ikamet) olunduğu sırada,
tekke de yıktırıldı. » (Hadika, 2/126)
Dergah, 1199 / 1784 tarihli tekkelere ilişkin mecmuada da yer
almakta ve ********* *********************** FOTOKOPİ ÇIKMAMIŞ
**************************** **************
Rumeli Hisarı, Zincirlikuyu – Bebek Caddesi, Nafi Baba Sokağı, 39.
Ada 1,2,16,17 parselde yer alan dergah, daha sonra tekrar
canlandırılıyor. Mecmua-i Tekaya’da, dergah şehitler Nakşibendi
Tekkesi olarak geçmekte ve tekke şeyhi olarak Nafi Baba’nın adı yer
almaktadır.
Her ne kadar Hadika’nın kaydında şehitlik tekkesindeki Mahmut
Baba’nın Birgi’ye sürgün edildiği yer alıyorsa da diğer kaynaklarda
Mahmud Baba’nın 7 dervişi ile Kayseri’ye sürüldüğü kaydedilmektedir.
(Üss-ü Zafer,
Shf.111-112;Bektaşi Sırrı, 2/65, Birge, 77.)
9. Durmuş Dede Dergahı:
Bebek ile Rumeli Hisarı arasında Kayalar Mescidi’nin Rumeli Hisarı
tarafında yer alan bu dergahtan eser kalmamıştır. Tekkeyi Bektaşi
Dergahları arasında sayan F. W. Hasluck dergahın önceden Bektaşi
olduğunu söylemektedir.
« Rumelihisar. Durmish Dede, a sailors’ saint who diet in the
reign of Ahmed I, was buried on the point of Rumelihisar .
This Tekke is now in the hands
of the Khalveti.
«Rumelihisarı, Durmuş Dede; I. Sultan Ahmed’in saltanatı döneminde
vefat etmiş olup Hisar burnunda gömülen bir gemici azizi olan Durmuş
Dede’nin tekkesidir
durmuş Dede dergahı Hadikatu’l Cevamî’de şöyle yer alır;
« Ve kale-i mezbure (Rumelihisarı) yakınında Kayalar Mezaristanı
nihayetinde vaki Durmuş Dede tekkesi derya sahilinde ziyaretgâhtır.
Mecazibden olup, Akkirman adlı beldede sakin iken bir gün gemilerin
biriyle İstanbul’a gelip bu zaviyeden hemşehrilerinden Ali Baba adlı
bir zat zaviyedar olmakta bu da yanında iskan etmişti. Gelip geçen
gemilerden bunu bilen bazıları hediyeler vb. zahireler vermekle
hayır dua talep etmeleriyle gemicilere bu adet olarak şu ana kadar
nezurat eksik değildir.
Mumaileyhin İstanbul’a gelmesi I. Sultan Ahmed devrinde olup,
rihleti (bu Dünyadan göçü) de yine aynı padişah zamanında 1025
tarihinde vaki olmuştur. Zaviyenin haricinde defnedilmekle sonra
muhiplerinden bir kimse üzerine ahşap bir türbe bina etmiştir. Türbe
duvarında şu beyitler yazılıdır:
Hak-ı pa-yı evliya yüzünü sürmüş Dede Bu hisarın kutbu olmuş
Hazret-i Durmuş Dede
Bu zaviye hala bu zatın ismiyle halk arasında meşhurdur. Lakin,
banisi Hasan Zarifi Efendi’dir. Zarifi Efendi, İbrahim Gülşeni
halifelerinden imiş. Bu mısra vefatına tarih denilmiştir.
Zarifi’nin deriğa gitti Ruhu, 977 » (Hadikatu’l Cevamî’, Cilt. 2,
Shf. 125 – 126 )
Bu zaviyenin Bektaşi olduğuna dair, Hassluck’un eseri dışında bilgi
veren herhangi bir kaynak mevcut değil, Hassluck’un da sadece Evliya
Çelebi’nin bir kaydına dayandığı görülmektedir. Önce gülşeni olan
dergah, halveti – Şabani dergahı olmuştur. Dergahta her hangi bir
Bektaşi şeyhinin varlığı da bilinmemektedir.
10. Istıranca Dergahı:
Yada Ağlamış Baba tekkesi, Belgrad ormanları yolu üzerinde, Ekrem
Işın’a göre beyaz badanalı Ağlamış Baba Türbesi hala mevcut.
Yeniçerilerin ortadan kaldırılışı sırasında en büyük yeniçeri kıyımı
bu dergah civarında yapılmış. (Bkz Hassluck, F. W. Christianity and
Islam undr the Sultans, Vol. II, pp.518; Cem Dergisi, 62; Ocak,
1997., Enver Bennan Şapolyo, Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi, 1964,
324)
11. Kara Mustafa Paşa Tekke ve Mescidi:
Sa-dabad civarı. Sadrazam Kara Mustafa Paşa tarafından yaptırılan
tekke ve mescid , yeniçerilerin 71. Ortasına şart olarak (şart-ı
vakıf) verilmiştir. Orada ikamet eden bir odabaşısı, tekke ve
mescidde bulunan bakır vs. kaplara nezaret edermiş. Minaresiz olan
bu tekke – mescidde bulunan bakır kaplar, Sa-dabada gezintiye
gidenler tarafından başka yere götürülmek şartıyla yemek vs.
pişirmek için kiralanırmış. (Bkz. Hadika, 1/301, Mirat-ı
İstanbul,574). Bu tekke – mescitle ilgili başkaca bir bilgiye
rastlanılmamıştır.
12. Karaağaç Bektaşi Tekkesi:
Bu dergahın tarihinin II. Bayezid dönemine kadar gittiği
söylenmektedir. İstanbul’daki en önemli Bektaşi tekkelerindendir. Bu
dergahla ilgili olarak Hadikatu’l Cevamî kitabında şu ifadeler yer
alır:
« Karaağaç camiine yakın Bektaşi tekkesinin yerinde Sultan III.
Mustafa Han devrinin sonlarında fukaradan bir kimse bir kulübe ihdas
etmişti. Mûrur-u zamanla bir büyük tekke olmuşken 1241 / 1826
yılında Bektaşi’lerin ref’inde (kaldırılışında) bu tekke de
yıktırılıp bahçe olarak bir kimseye miri arzi meyanında verildi. Ve
şeyhi olan Vekil Baba ki, Arnavut cinsinden idi sair müridleri ile
birlikte Aydın canibine nefyolundular. Ve cümle Bektaşi
zaviyelerinin hedmi (yıktırılması) için Rumeli tarafına sabık
mirahur Hacı Ali Bey ile dersiammlardan Uzun Ali Efendi ve Anadolu
canibine eski cebeci başı Ali Ağa ile Çerkeşi Mehmet Efendi tayin
olunarak 1241 senesi seferi ortalarında azm-ı memuriyet oldular ».
(Hadika, 1/303)
Üss-ü Zafer’e göre Karaağaç tekkesinde Hacı Bektaş vekili denilen
İbrahim Baba 8 müridi ile Birgü’ye, yine Karaağaç tekkesinde misafir
baba olan Yusuf Baba Amasya’ya ve yine aynı tekkede misafir Ayntabi
Mustafa Baba’da Güzel Hisar’a sürgün edilmiş. (Shf. 212)
1784’teki Tekaya kayıtlarında da eski olarak gözükmesine karşın
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde de zikredilir (Seyahatname, c.1, Shf.
81). 1826’da yıkılan tekkeler arasında yer alan Karaağaç Bektaşi
tekkesi, 1870 yılında Hasib Baba Tarafından yeniden ihya edilir. Bu
yüzden dergah ikinci banisinin, Hasib Baba’nın adıyla anılır.
1307/1890 tarihli mecmua-i tekayada dergah, II. Mahmud’un fermanının
geçerliliği dolayısıyla sureta nakşî dergahları arasında zikredilir
ve dergah şeyhi olarak Hasib Efendi’nin adı verilir. Daha sonraki
kayıtlarda ise dergâh şeyhi olarak Hüseyin Zeki Baba’nın adı geçer.
(A. Rıfkı, Bektaşi Sırrı, c.2/124; Hassluck, 2/517)
Tekkede 1826’dan önce vefat eden Azbi Baba’nın Hüseyin Zeki Baba ve
diğer bir çok Bektaşi baba ve müntesîbinin mezarı mevcuttu.
Cumhuriyet döneminin başlarında Hasib Baba’nın ihya ettiği dergah
harap olur. Dergahın mezarlığı ise 1996 yılına kadar mevcut olmasına
karşın bu tarihte belediye tarafından arsası satılarak tamamen
ortadan kaldırılır.
13. Sütlüce, Münir Baba veya Bademli Bektaşi Tekkesi:
Bu tekke ilkin Şeyhülislam Damadzâde Feyzullah Efendi tarafından
inşa ettirilmiştir. Yine Şeyhülislam Damadzâde Ebu-l Hayr Ahmed
efendi (vefatı 1154/1741) nin oğludur. 1112/1701 tarihinde doğmuş
olup 1168/1762 yılında ma’zulen Sütlüce’deki yalısında vefat etmiş
olup, kendi yaptırdığı tekkesinde defnedilmiştir (Bkz. Devhatu’l
Meşayih, shf.99).
nakşibendiliğin müceddiye bir
koluna ait bir zaviye olarak yaptırılan tekke, (Şeyhülislam
Feyzullah Efendi ile Babası Ebu’l Hayr Efendi, her iki Şeyhülislam
da nakşibendiyenin müceddiye şeyhlerinden olup İstanbul’da vefat
eden, ünlü Keşmirli Şeyh Murad Efendiye bağlıdırlar. Eyup nişancılar
semtinde bir medrese yaptıran Ebu’l Hayr Ahmed Efendi Şeyh Murad
Efendi’yi 1132/1720 de vefat edince bu medreseye gömdürterek
medreseyi nakşibendi dergahına çevirmiştir.) sonradan Şeyhül
İslam’ın torunuAnadolu Payeli Arif Efendi tarafından Bektaşi babası
Mustafa Baba’ya verilmiştir.
Bu olay Hadikatu’l Cevamî’de
şöyle anlatılır:
“Zaviye-i mezbureyî (adı geçen zaviye) Anadolu Payeli hafidleri
(torunları) Arif Efendi Bektaşiyyeden bir herife vermekle 1241
zilhiccesinde (1826) nefyolunan (sürgüne gönderilen Bektaşiler ile
bu herif dahi nefyolunup, tekke dahi hedmolunmuştur. Ve hafid-i
mezbur (adı geçen torun) dahi su-i amel sebebiyle Güzelhisara nefy
ve iclâ kılınmıştır”. (Hadika, c.1, shf.305)
Hadika’daki anlatıma göre Şeyhülislam tarafından yaptırılan dergah
torunu tarafından bir Bektaşi babasına verilmiş, ancak 1826 da bu
dergah da diğer Bektaşi dergahları meyanında yıktırılmış ve aynı
baba sürgüne gönderilmiş ve dergahı bu babaya veren şeyhülislamın
torunu da (kendisi de Anadolu payeli kadı imiş) bu fiilinden dolayı
cezalandırılarak o da Güzelhisara sürgün edilmiş.
Osmanlı dönemi kaynaklarına göre sürgüne gönderilen bu babanın adı,
Mustafa Baba’dır. Üss-ü Zafer, Mustafa Baba’nın birgiye
sürülmesinden söz ederken Tarih-i Lütfi bu babanın Güzelhisara
sürüldüğünü kaydeder. (Üss-ü Zafer, shf.212, Tarih-i Lütfi, c.2)
1826’da yıktırılan Sütlüce – Bademli Bektaşi dergahının daha sonra
ne zaman tekrar ihya edildiği bilinmemekle birlikte Münir Baba
tarafından ihya edildiği tahmin edilmektedir. 1307/1890’da
yayınlanan Bandırmalızade Ahmed Münib Efendinin “Mecmua-i
Tekaya”sında Bademli Nakşi dergahı olarak yer alır. Dergah şeyhi
olarak ta Münir Baba’nınadı kaydedilir. A. Rıfkı’nın 1328/1912
tarihinde yayınlanan “Bektaşi Sırrı”nda da Münir Baba dergah Şeyhi
olarak gösterilir (shf.124). bazı kayıtlarda da dergah Münir Baba
Dergahı olarak geçmektedir.
Münir Baba, birçok halifesi ve
müntesibi olan bir şeyhtir. Bunlar arasında Bektaşi şairlerinden
Mehmed Çinari (Ö. 1901), İbrahim Baba ve 1338/1920 de vefat eden
Kırımlı Mihrabi’dir.Münir Baba’nın mürşidi olan Rumelili Matlubi’de
ünlü bir Bektaşi şairidir. Ölüm tarihi, S. Nuzhet Ergun’a göre
1318/1900 dir. Ünlü şair Neyzen Tevfik’te bir ara Münir Baba’ya
intisap etmiştir.
Yanısıra Münir Baba,
Karagümrükteki Cerrahi Asitanesi şeyhi Abdülaziz Efendiden arakıye
giyip, teberrüken cerrahi icazeti de almış (Bkz. Ekrem Işın, Cem
Dergisi, 62, Ocak, ’97).
14. Karyağdı Baba ve Hafız Baba Dergahı:
Tekke, Eyüp sırtlarında, İdris köşkü mevkiinde (Piyer Loti’ye yakın)
Karyağdı sokağı ile Ballı Baba (eski adı Balî Baba) birleştiği yerde
olup etrafı duvarlarla çevrilmiştir.
Karyağdı Baba tekkesinin Horasan erenlerinden olup İstanbulun
fethinde bulunduğu rivayet edilen Karyağdı Baba lakaplı Es-seyid
Mehmed Ali Baba’dır. (Hadikatu’l Cevamî’1/264;M. Mermi Haskan, Eyüp
Tarihi, 1/28).
Karyağdı Baba’nın kabri tekke haziresinde olup, etrafı parmaklıklı
ve baş tarafındaki şahide elifi sikkeli, kalın ve silindiriktir.
Kitabesi Şudur:
Kutbü’l-ârifîn Gavusu’l Vasılîn Hazreti Karyağdı Es-Seyid Muhammed
Ali Kuddise Sirruhu
Kitabede tarih rakkamı yazılmamıştır.
Şeyh Es-Seyyid Mehmed Ali’ye Karyağdı Baba denmesinin nedeni
menkıbesine göre, çok sıcak bir yaz mevsiminde Ali Baba’dan bir
keramet arzu etmişler. O’da yaz mevsiminde kar yağdırmış. O andan
itibaren “Karyağdırdı Baba” diye anılmış ve bu da sonradan “Karyağdı
Baba”ya dönüşmüş. Bu menkıbeler dışında, Karyağdı Baba lakaplı
Es-Seyid Mehmed Ali Baba’nın tarihi kişiliği ve vefat tarihi
hakkında elimizde herhangi bir bilgi mevcut değildir. Bu tekke,
1199/1784 tarihli, tekke ve zaviyelerle ilgili defterde “İdris Köşkü
civarında Karyağdı Baba Tekkesi” şeklinde yer almaktadır (Vakıflar
Dergisi, No:13, 1981, shf.587).
Karyağdı Baba tekkesi, Hadikatu’l Cevamî’de şöyle anlatılmaktadır
«Zaviye, Karyağdı Ali Baba tekyesi diye maruftur. Halen şeyhi a’rec
(topal) Mustafa Dede’dir ki pederi dahi bu tekyede şeyh olup ismi
Abdi, bu dahi a’rec (topal) idi. Ve diğer oğlu da a’rec dir.»
(Hadika, c.1, shf.264)
Hadika’da adı geçen A’rec Abdi Efendinin mezarı halen mevcutolup,
şahidesi elifi taclıdır. Üzerindeki tarihsiz kitabe şudur:
« Hazreti Şeyh Safi Sülâle tahiresinden Es-Seyyid Mehmed (Muhammed)
Abdi Baba »
Kitabede adı geçen Şeyh Safi’nin hangi Şeyh Safi olduğu tespit
edilememektedir. Zira Bektaşilik tarihinde 5-6 civarında Şeyh Safi
isimli kimse mevcuttur. Bu durumda adı geçen şeyh Safi’nin Safevi
ailesinin kurucusu ve Şah İsmail’in büyük dedesi Şeyh Safiyuddin-i
Erdebili (vefatı 735/1334)olduğunu söylemek güçtür.
Karyağdı Baba tekkesinin 1826’ya kadar bilinen diğer şeyhleri
şunlardır:
1- 1277/1812 de vefat eden Süleyman Baba. Mezar şahidesi Bektaşi
sikkelidir.
2- 1232/1817 de vefat eden Musa Baba. Bunun da mezar şahidesi
Bektaşi sikkeli olup kitabesi şudur.
Müsa bak kim ol Bende-i âl-i abâ Tariyka hizmeteyleyüp olmuş
idipür-safa
Nice yıllar kılınmıştır bu tariykin zikrine Heman mahrum etmeye
Hazret-i Mustafa
Bu dergaha geldi ol buldu şeref Kutbu alem Hacı Bektaş-ı velide
buldu nur-u ziya
Musa Baba’nın ruh-u revanı şâd ola 1232
3- Mustafa Baba, 1241/1826’daki hadiselerde dergah postneşi olup
Birgi’ye sürgün edilmiştir.
Bu dergah, 1826 yılında diğer Bektaşi tekkeleri meyanındayıktırılır
ve Dergah Şeyhi olan Mustafa Baba, üç müridiyle beraber Birgiye
sürgün edilir.
Dergah daha sonra Sultan
Abdülmecid zamanında Nakşibendi dergahı adıyla yine açılmış olup
gizlice Bektaşi ayinleri yeniden yapıla gelmiştir.
Yasaklı dönemden sonra Karyağdı Baba tekkesini tekrar ihya eden
Mehmed Necip Baba’dır. Aslen Karamürsel’li olduğu taahmin edilen M.
Neci Baba’nın vefat tarihi 1291/1874 yılı olup Bektaşi taçlı
şahidesiyle mezarı tekke haziresindedir. M. Necip Baba’dan sonra
yerine oğlu “İhlasi” lakaplı Mehmed Baba bir müddet dergah
postneşliği yapmıştır. S. Nüzhet Ergun’a göre 1315/1897 de vefat
etmiş olup dergah haziresinde gömüşmüştür (S. Nüzhet, Bektaşi
Şairleri, 1930, 186-187).
İhlas Baba’dan sonra yerine, hafız baba lakaplı Salih Baba
geçmiştir. İstanbullu olan Hafız Salih Baba medrese tahsili yapmış
olup Eyüp’te İdris Köşkü yakınlarında bulunan Zeynep Hatun Camiinde
imamlık yapmıştır (Zeynep Hatun, 927/1520 ‘de vefat eden ünlü
İdris-i Bitlis-î’nin eşidir.
İdris-i Bitlis-î, kürt
ulemasından olup önce Akkoyunluların hizmetine girmiş, bilahare Şah
İsmail’e karşı çıkarak Sultan II Bayezid’in yanına gelmiştir. Yavuz
sultan selim döneminde 25 Kürd aşiret beyinden 24’ünün safevilere
karşı Osmanlıya bağlanmalarını sağlamıştır. Mezarı Eyüp’teki Eşi
Zeynep Hatun Camiinin hazinesindedir. Heşt Behişt adlı Farsça ünlü
Osmanlı tarihinin de yazarıdır). Hatta hafız Salih Baba bu camiinde
imamlığı başında Bektaşi fahri ile yaptığından Şeyhülislam’a şikayet
edilmiş. Şeyhülislam da cevaben « İyi ya daha ne istiyorsunuz? O
adam, “Bektaşiler namaz kılmaz” diye şayi olan rivayetin
asılsızlığını ibat ediyor.» demiş (Saadettin Nüzhet, Bektaşi
Şairleri, 1930, 129).
1307/1890 tarihli Mecmua-i
Tekaya’da da dergah şeyhi olarak Salih Baba gösterilmektedir.
1332/1913 te vefat eden Hafız Mehmed Salih Baba’nın mezarı tekke
haziresinde olup Bektaşi sikkelidir. 1328 tarihli “Bektaşi Sırrı’nın
2. Cildinde de Hafız Baba, dergahın mevcut postneşini olarak
kaydedilmektedir (shf. 124).
Karyağdı Baba dergahının son postneşini olan Yaşar Baba Üsküdar Nur
Baba tekkesi şeyhi Ali Nutki Baba’dan nasip almış olup, 1934’te
ölmüştür.
Bu gün bu tekke binasının bir bölümü yanmış olup diğer bir bölümü de
yıkılmıştır. Semahanenin sadece üç duvarı ve ocağı kalmıştır.
Yanında da tek katlı ahşap bir ev mevcuttur.