Yeniçeriler ocaklarının Hacı
Bektaş Veli tarafından kurtardığına inandıkları için Bektaşiliği
benimsemiş bir zümre olarak kendilerine "taifei bektaşiye",
ağalarına da "ağayanı Bektaşiyan" derlerdi.
Bektaşi Babasından biri her zaman
Hünkar Hacı Bektaş Veli adına 94 orta odasında otururdu..Yeniçeriler
de tüm kapıkulu ordusu efradı gibi "ulufeli askerler" olarak üç ayda
bir ücret (ULUFE); ayrıca cûlüs bahşişi alırlardı. Bu bahşiş biri
ulufelerine zam şeklinde, öteki de bir defaya özgü olmak üzere bir
miktar para verilmesi yöntemiyle iki türlü olurdu. Cûlüs bahşişleri
önceleri bağış olarak dağıtılırken, sonra zorla alma biçimine
dönüşerek devleti büyük sorunlarla karşılaşmasına yol açtı.
Zana içinde Yeniçeri kurumu
çeşitli nedenlerden dolayı kuruluş amacından uzaklaştı.
Sayıları çok büyük olmasına
karşın -- süleyman (1520-1566)z amanında, 12.000, III. Murat
(1574-1595)zamanında 27.000, III. Mehmet (1595-1603) zamanında
45.000, I. Ahmet (1603-1617) zamanında 47.000 – güçleri hızla
ortaya çıktı ve Sultanları korkutmak, Sadrazamları indirip çıkarmak
için kullanıldı.
1512’de I.Selim'in zamanında
başlayarak her Sultandan tahta çıkışında hediyeler istediler.
Kazanlarını kaldırmaları bir isyan işaretiydi ve sultan , huzuru
ancakonlarıntaleplerini karşılayarak elde edebilirdi. II. Mehmet’in
1451’de tahta ikinci çıkışında mesele çıkardılar; I. Süleyman
döneminde yönetiminde fakat sonra onun sadık destekcisi oldular; II.
Osman’a karşı ayaklandılar ve onu tahttan indirdiler; IV. Murat
saltanatında, sultan sonunda onlar arasında disiplini kuarana kadar
defalarca ayaklandılar(Creasy’nin History of The Ottoman Turks,)
; III. Selim’in (1789-1807) düzenli bir ordu oluşturma çabası
onları o kadar öfkelendirdi ki, sadece ona karşı mücadele etmekle
kalmayıp hükümdarlarını önce hapsedip sonra öldürdüler(Encycl of
Islam).
Sadece Sultanlar için degil sivil
halk içinde bir dehşet unsuruydular. 1853 de yazar William Goodell,
Türkiye ye ilk gidişinde insan yaşamının bir martı yada yunustan
daha degersiz olduğunu söylüyordu; “ okaranlık dönemde İstanbul
sokaklarında gezinen iki Yeniçeri, kendilerinin biraz önünde yürüyen
bir Grek görüyorlar, hemen onu vurup vuramayacakları üzerine bahse
giriyorlar ve biri heme ateş ediyor, adamın ölüp ölmedigi onları hiç
ilgilendirmiyor, sanki hiçbirşey olmamışcasına yürümeye devam
ediyorlar ve polis tarafından hiçbirşey yapılmıyor...”( The Old
and the New, William Goodell,1853)
II. Mahmut 1808'de tathat çıktı.
Yeni bir düzenli asker teşkilatı kurdu. Bu ordunun ilan edilmesi
Yeniçerilerin ayaklanmasına yolaçtı. 15 Haziran 1826’da Yeniçeri
Kışlaları ateşe verildi ve geceden önce Yeniçeri birlikleri yok
edildi. En doğru tahmine göre savaşta dörtbin Yeniçeri öldürülmüş
gözüküyor. Bu günden sonra ordunun sonu tam olarak gelmiş adı bile
yasaklanmıştır.
Bu olayların Bektaşi Tekkeleri
üzerinde de etkileri olmuştur. Gerek Bektaşiligin yeniçeri ordusu
üzerindeki etkileri nedeniyle gerekse diger tarikatların
önderlerinin haraketiyle II. Mahmut temsilcelerine tüm ülkedeki
Bektaşi tekkelerinin araştırılmasını ve tarikatın ezilmesini
emretti.
İstanbulda birçok Bektaşi tekkesi
yıkıldı, tekkelerde bulunan tüm kitaplara ve vesikalara el konuldu
dervişler tutuklandı. Bektaşi önderleri idam edildi. Bektaşi
babaları idam edilirken kesilen kafaları ile vücutları farklı
yerlere gömüldü. Birçok Bekraşi babası da uzak yerlere sürüldü. Bir
süre Bektaşiler o denli aşağılandılar ki, herhangi birine hırsı olan
birisinin ona bir kötülük yapması için Bektaşilik’le suçlamasından
daha etkili bir yol yoktu.
Bir süre için Bektaşi mülkleri
Nakşibendi Dervişlerine devredildi.