Yüzyılın başlangıcından çok önce
Müslüman kalabalıkların küçük asyyaya girişi başlamıştı. Oğuz
türklerinin güçleri Van Gölünün kıyılarında bi bizans gücünü yenip
24.000 hırıstiyan düşmanı öldürdükleri 1037 gibi erken bir tarihten
başlayarak küçük asyaya girmişti. Yine de türk halklarının esas
istilası 1071
Malazgirt savaşının hemen
peşisıra olmuştur. Bizans imparatoru Romen
Diyojen'in büyük Selçuklu
Alparslan tarafından yenilmesinden sonra , Roma imparatorluğunun
Erzurum'dan İstanbul'a uzanan illerinin fethi ve kalıtımsal yönetimi
kendisi de Alparslan gibi selçuk tan gelen kutulmuşoğlu süleymana
verilmiştir. Süleyman dört kardeşiyle birlikte Fırat Nehri'ni geçmiş
ve inanılmaz derecede kısa bir zamanda küçük asyayı boydan boya
katederek Kütahyada kampını kurmuştur. Sonra İznikte sarayını
yaptırmış ve kuvvetleride fırat dan istanbula karadenizden Suriye'ye
etkinliklerini 6 yıl içinde yaymışlardır.
Bizans imparatorluğunun bu kadar
önemli bir kısmının bu kadar hızlı istilası o sırada anadoluda hakim
olan özgül koşullarla açıklanır. Malazgirt savaşından önce
Alparslan'ın küçük asyaya yönelik savaşçı egilimleri görülmemiştir.
Hedefi daha çok suriye ve mısır dı. Kuvvetleri halepteydi ve
Diyojen'in ordularının Ermenistana doğru yürüdügü haberini alıp geri
dönmeye zorlandığında şama ilerlemeyi planlıyordu. Onun aceleyle
dönüşü düzensiz bir ricat görüntüsü yaratarak grekleri
cesaretlendirdi ve yenilmelerine yol açtı.
Kesin sonuçlu Malazgirt savaşından sonra ,5 etken aslında bu ülkeyi
istila etmeyi planlamış olan Selçuk komutanına hızlı bir ilerlemenin
ilahmını verdi.
Birincisi, Bizans ordusunda dağılma vardı. Savaşta bozguna
uğramışlardı ve komutanları esir düşmüştü. Otoriteyi devralan
general Isaac komnenos yönetimindeyse Norman paralı askerlerinin
asilikleri daha da kötü durumlar yarattı , hatta bunlar komnenos u
yenerek esir ettiler. Ordu artık etkili bir direniş gerçekleştirecek
durumda degildi.
|
Fakir köylüler arasında hakim olan toplumsal koşullar yerel
nüfüsların bizans yabancılaşmasına yol açıyordu. Bu köylülerin
zengin toperak sahiplerinin egemenligi altındaydılarve rakip bir
gücün vaadleriili dinlemeye haızrdılar. Birçok mülkte köleler
çalışıyordu. Süleyman onlara belirli bir vergi karşılığında özgürlük
ilan etti ve istilaci olarak sempatilerini kazandi.
Üçüncü bir etken, görevleri arasında imparatorluğu müslüman
istilacılar ve her iki tarafta da dövüşebilen kanun dışı çeteler
olan apeletae’ya karşı korumak olan acritae, uç muhafızlarının
durumudur. Bu muhafizlar için yaşam neredeyse her gün savaş demekti,
Diojenin yenilgisinden sonra bunlar Selçukluların safina geçerek
doğudan gelecek taşkının önündeki son engeli de ortadan kaldirdilar.
Müslüman cephesinde acritae’ye tekabül edenler, inanç için fetih
yapanlar da da gazilerdi. Gazi zihniyet Danişmentleri, Selçukluları
ve tüm Türk istilacdarı canlandırmış ye bu canlılık Fatih Sultan
Mehmet zamanma kadar sürmüştür. Bunlar fanatik bir şevkin itici
gücüyle, Bizans tarafındaki acritae'lerin tam tersi bir coşku ve
istekle Küçük Asya’ya girdiler.
Beşinci etken göçebe Türkmen halklarıydı Türkmen kabilelerinin
girişinin ne derece erken başladığı belirizdir, fakat 13.
yüzyıl,ortasında Anadolu’nun temel nüfusunun Türkmenlerden oluşmak
üzere Türk ağırlıklı olduğu bilinmektedir. Malazgirt zaferi bu
harakete büyük bir ivme kazandirmış olmalıdır ve böylece de Selçuk
güçlerinin dostça
destek için bağımlı olabilecegi, giderek artan bir
Türk nüfusu küçük Asya’nın büyük bir kısmına yayılmıştır.
13. yüzyılın başlamasıyla selçuklu devletinin başkenti konyaya
taşındı, o zamana kadar 7 selçuk hükümdarı tahta çıkmıştı. Yüzyıl
başlamadan hemen önce rakip islam devletleri sivas ve özellikle de
malatya danişmentleri fethedilimşti, II. Kılıç arslan büyük bir
güvence içinde olduğunu hissederek imparatorluğu onbir oğlu arasında
bölüştürdü. Bunların en büyügü Rüknüddin Süleyman , 1200 e doğru
imparatorluğu yeniden kendi hükmü altında birleştirdi ve rum selçuk
devleti en büyük genişleme ve zafer günlerine girmeye hazır hala
geldi.
1204 de Latin imparatorluğunun kurulmasının ardından türkler
greklerin doğal müttefigi ve hem haçlıların hem de onların
|
müttefikleri ermenilerin düşmanı haline geldiler.
Selçukluların altın çağı saltanatı 1219 dan 1236 ya kadar 1.
alaaddin keykubatla geldi. Bir sürgün olarak Konstantinople'da
birkaç sene geçirmiş olan Alaaddin , iyi egitim görmüş ve
hırıstiyanlığı tanıyan bir adamdı. Onun aydınlanmış saltanatında
kalıntıları günümüze kadar gelen büyük bir bayındırlık dönemi
yaratıldı. Özellikle Konya , Sivas, ve Alaiye, saraylar, camiler
medreseler ve selçuk sanatının doruğundaki yapılarla süslendi.
Alaaddin ülkesini Kilikya 'ya kadar genişletti ve ermeni prenslerini
kendisine vergi vermeye ve ordusuna asker katkısında bulunmaya
zorladı. Erzurum'daki selçuk hanedanının topraklarını ilhak etti ve
van gölü'ndeki Ahat şehrini kazandı. Oysa en büyük zaferi aslında
imparatorluğunun altını oyacaktı. 1203 da küçük asyanın istilasına
teşebbüs eden ve Ahat'ı ele geçiren celalettin Harzem'a karşı
harakete geçti. Erzincan yakınlarındaki savaştan Alaaddin tam bir
zaferle çıktı.
Fakat zafer yalnızca doğuda bekleyen ve güçlü görünen Rum Selçuk
imparatorluğuna saldırmakta tereddüt gösteren moğolların önündeki
son engeli kaldırmış oldu.
1243'de Alaaddin 'in halefi II.
Gıyaseddin Keyhüsrev, Kösedağ'da ( Erzincan Sivas arasında ) yenildi
ve ağır bir vergi ödemeye zorlandı. O andan itibaren Selçuk
devletinin bağımsızlığı kalmamıştı. Moğol hükümdarı Hülagu vergi
alamakla kalmayarak saltanat sorunları hakkındada kararlar aldı.
Mısır Memlukları yardımıyla Moğolları kovmak için yapılan bir
girişim yanlızca savaş sonucunu verdi. Memlukların Elbistan'daki bir
zaferini yenilgileri izledi.
1243'de Sivas ve Kayseri
Moğollarca ele geçirildi; şehir halkı katledildi, köle olarak alındı
ve şehir yakıldı. 1248'den başlayarak Küçük asya bir moğol valisi
trafından yönetildi.