Bektaşi ilahilerine "nefes" adı
verilir, Nefes kelime anlamı ile soluk, yani havanın alınıp verilişi
demektir. Edebiyat terimi olarak ise daha çok Bektaşi dergahlarında
, özel besteler ile , saz eşliginde ve genellikle bir makam ile
okunan nükteli zarif manzumelere denir.
Nefesler Erkân'dan sonra açılan
muhabbet erkanı esnasında okunur.
Şekil bakımından dörtlüklerden
meydana gelen nefesler,
genellikle hece vezni ile
yazılırırdı. Nefesler, ele alındıkları konulara göre âşıkâne,
kalenderâne, felsefi veya didaktik mâhiyette hicviyye, medhiyye ve
mersiye tarzıda olabilecekleri gibi, "insan-ı kâmil" hakkında veya
"Oniki imam" hakkında yazılmış da olabilir. Bu gurupta yer alan
nefeslerden sırf okunmak için yazılanlara "nutuk", terennüm edilmek
için söylenenlere ise "nefes" denir.
Nefeslerin büyük bir kısmında
İnsandan, insanın mâhiyetinden, yeryüzündeki varlıklar içinde
en yüce mâhluk oluşundan, yani ilâhi bir yanı bulunuşundan
bahsedilir. Bundan başka daha çok Bektâşilerin kendi tarikat , inanç
ve düşünce sistemiyle ilgli temaları işleyen nefesler, diğer bir
ifade işe Bektâşi tarikatına mahsus ilahilerdir. Bektâşiler bu
şiirlere , Cenâb-ı Hakk'ın ilhamı ile söylendiğine inandıkları için
"nefes" adını verirler.
Türk tekke edebiyatının belli
başlı örneklerini meydana getiren nefeslere yeryüzünde başka bir
milletin edebiyatından rastlamak mümkün degildir. Türk edebiyatının
şekil ve muhteva yönünden en güzel nefesleri yunus Emre, Seyyid
Nizamoğlu Seyfullah, Eşrefoğlu Rumi, Akkirmanlı Nakşi, Hatâyi, Pir
Sultan Abdal, daha yakın tarihlerde ise Rıza Tevfik, Derviş
Ruhullah, Samim Rıfat ve Neyzen Tevfik kolaylı gibi şairler
tarafından kaleme alınmıştır.
Mehmet ali Hilmi Dedebaba gibi
Bektaşi babaları tarafından kaleme alınmış güzel nefes örnekleri de
mevcuttur.
İstanbul Belediye konservatuarı
tarafından 1933 yılında yayınlanan Bektâşi Nefesleri dördüncü ilt
giriş yazısında, Tasnif ve Tesbit Heyeti Başkanı Sayın Rauf Yektâ
Bey Bektaşi âyinlerini şöyle anlatmaktadır;
"..Bektâşilerin tarikat
aylinlerinin icrası sırasında (başka tarikatler gibi) halkın
bulnmasına müsade etmezlerdi. Bu sebepten Bektaşi ayinlerinin
ne suretle yapıldığı çok zamanlar esrarını muhafaza etmiştir.
Sonraları yakın zamanlarda, sırf bir merak ve araştırma zevkiyle,
Bektâşi tarikatına girenler olmuş ve bunların anlatmalarına göre,
Bektâşi âyinlerinin başlıca iki kısımdan oluştğu anlaşılmıştır. Bu
ayinlerin birincı kısmında önce kuran-ı Kerim ve sonra
birtakım"evrâd" ve "ezkâr" okunur, Peygamberimiz Hazretlerine
Salât-u Selâm getirilir, Hazreti Ali ve evlâdının ve umum Ehl-i
Beyt'in adları hünerle anılır, Semâhanenin çeşitli yerlerine
konulmuş olan büyük şamdanlar merasim le birer birer yakılır ve
rivayete göre ruhâni bir âlem yaşanırmış. İkinci kısma sıra gelince,
sırf dini ve ruhâni merasime mahsus olan sâmahaneden çıkılarak
salona geçilirmiş. Artık tamamıyla bir salon hayatı ve onun gereği
olan yiyip içme faslı başlarmış. Nefesler işte bu âlemin devamı
müddetince mecliste hazır bulunan saz şairleri tarafından çalınıp ve
onlarla beraber bütün dervişler tarafından da ciddi bir aşk ve şevk
ile okunurmuş. Bu sırada vecde gelen bazı dervişlerin ayağa kalkarak
hususi bir tarzda raks ettikleri de olurmuş.
Nefes'lerin besteleri
incelenirse , bunların diger tarikatlara ait ilahi'lerle üslub
bakımından büyük ölçüde farklı olduğu görülür.
İlahiler ne kadar
"mutasavvıfâane" nağmelerden oluşuyorsa , nefesler de o derece
ridâne bir üslub ile bestelenmiş eserlerdir. Daha doğruu nefesler,
ilahilerden ziyadeşarkılara ve özellikle halk türkülerine çok
benzerler. Nefeslerin okunduğu zevk ve neş'e meclislerinde nasıl
eserlerin hoşa gidecegi düşünülecek olursa nefeslerin haiz
olduğu üslubun mahiyeti de kendiliginden anlaşılmış olur...
...Topladığımız Bektaşi
nefeslerinden birkâç tanesi haricinde, digerlerinin kimler
tarafından bestelendiğini bilen yoktur. Bektâşi şairlerinden
bazıları aynı zamanda saz çalmasını da bildikleri içn sazende olan
şairlerin kendi eserlerini kendilerinin bestelediklerine ihtimal
verilmektedir... Bununla beraber nefesler arasında besteleri o kadar
parlak olanlar vardır ki bunlar en muktedir musiki üstadlarımıza da
verilse konuları ile münasip olarak daha
âla
bestelenemezdi..."
Bu giriş yazısının ait olduğu Ali
Rıfat Çağatay, Rauf Yekta, Zekâizâde Ahmet Irsoy, Dr. Suphi Ezgi
Bey'ler den oluşan "Konservatuar Tasnif Heyeti"nce büyük titizlik
ile hazırlanan İstanbul Belediye Konservatuarı tarafından 1933
yılında
yayınlanan Türk musikisi
klasiklerinden Bektaşi Nefesleri I-II isimli bu kaynaktan
yararlanarak Gürsel koçak tarafından haırlanıp yönetilen Bektaşi
Nefesleri I-II isimli Cd ler kültür bakanlığının da katlılarıyla
1998 senesinde piyasaya çıkmıştır.
Şimdiye kadar kapak yazısından
alıntı yaptığımız bu albümler gerçekten de bir arşiv niteligindedir.
Nefeslerin melodik yapısının
sadeliği, icradaki kolaylığı ve kolektif olarak okunabilmesinden
dolayı olsa gerek ki nefesler küçük usul kalıplarıyla
bestelenmişlerdir. Nefeslerde büyük usul kalıplarına rastlanmaz.
Çoğunlukla düyek, sofyan, devri hindi, curcuna, aksak, Bektâşi
raksı, yürük semâi gibi usuller kullanılmakta olup, zincir, ağır
çember, devri kebir gibi ağır ritimler görülmez.
Büyük bir Aşk ile yola bağlı olan
Bektaşi canları içinde bulundukları ruh halini genelliklere şiirlere
yansıtmışlardır. Bu Nefesler Erkândan sonra açılan muhabbet Erkânı
esnasında icra edilir. Muhabbet Erkanı Bektaşi olmayanların da
katılabilecegi bir sohbet ortamıdır. Uzun saatler sürebilen
sohbetlerin arasında nefesler okunur.
Bazı Nefeslerde
Bektaşilerin birtakım sırları üstü kapalı olarak anlattıkları
görülmektedir.
Birçok nefes gerek söz gerek
beste bakımından birer sanat eseridir.