Mertebeler
Makamlara geçmeden ve açıklamadan evvel şu hususu önemle açıklamak gerekir ki; Bektaşilikte var olan makamlar tamamen

dünyevidir ve var olan Bektaşi kurumunun işleyişi içindir.

Bektaşi Tarikatı içinde mevkisi, makamı, bilgisi veyahut ekonomik yada kültürel seviyesi ne olursa olsun bir kimsenin digerinden üstünlügü yoktur. Bir aile içinde kimisinin ana, kimisinin baba kimisinin kardeş yada abi olması gibidir bu hal. Aslında herkes birbirinin aynidir.
Kırk kulplu bir kazandır bu ve herkes bir kulpundan tutar. Mertebesi, makamı ve cinsiyeti ne olursa olsun


her Bektaşi “Can” olarak adlandırılır ve tarikat içinde aynı dercede hizmet ile yükümlüdür.

Tekrar belirtmek gerekirse tüm Bektaşiler aynı çizgide yürür, hiçkimse bir digerinden ne bir adım ileride, nede bir adım geridedir. Mertebeler sadece tarikatın işleyişi içindir.

Hulasa şu konuyu da açıklamak gerekir ki; Bektaşiler, Mürşit makamına üstün bir saygı ve sevgi beslerler. Bektaşilik inancına göre Mürşit; Haktır. Mürşit; Hakkın halifesidir.

Şu hususu önemle belirtmek gerekir ki, gerçeklere varmak, Hakkın sırrına ulaşmak için yola çıkmış bir zat bir yolgösterici olmadan Hakikatı kavrayamaz. Mürşit odur ki bir yönü Hakka bir yönü müritlerine dönüktür, Hakkı o bilir ve müritlerine bildirir..
Hakiki mürşidi bulan Cana aşk olsun.

Yeri gelmişken Mürit Mürşit ilişkisinin insanın ilk yaratıldığı ve Hakikat yoluna girdigi zamandan başladığını ifade etmek gereklidir. Miraç da Hz. Muhammed Mustafa’ya eşlik eden Cebrail idi.
Hz. Muhammed Mustafa’nın mürşidi Cebrail,
Cebrail’in Mürşidi ise Allah idi.

Meleklerin ve cinlerin varlıgının boyutu, özellikleri insanlar için soru işareti olmuştur. Hakikat ehli dışında kalanlar bu konuda merak etmekten öteye geçememişlerdir..

Biz bu konuyu ileride anlatacağız.

 

 


Hurufilik

 Harf ve rakamların yorumlanması ve aralarında çeşitli özel ilişkiler kurulması ve böylelikle görünen amaçlarının ötesinde anlamlandırılmaları tüm eski kültürlerde görülen ve neredeyse yazının tarihiyle aynı zamanda başlamış bir uğraştır.

Bu çabanın ilk örneği Pythagoras’ın öğretiler dizgesinde bulunur. Bu dizge, varoluş sorunlarının felsefi araştırması amacıyla oluşturulmuş bir inanç akımı çerçevesinde geliştirilmiş ve ünlü Pythagoras kuramı da bu dizgenin bir yan ürünü olarak ortaya çıkmıştır.

 

Hurufiliği bir inanç sistemi olarak kuran kişi Şihabuddin Fazlullah Esterabadi’dir. 1340 Yılında Horasan'ın Esterabad şehrinde doğan Fazlullah, genç yaşta teoloji ile ilgilenmeye başlamış, on sekiz yaşındayken tasavvufa yönelerek hacca gitmiştir. Dönüşünde Harezm’e gelmiş ve bir süre burada kaldıktan sonra Tebriz’e geçmiştir. 1398 Yılından başlayarak Isfahan’da kendi sistemini yaymaya başlamış, daha sonra uzun bir süre için bir mağarada inzivaya çekilmiştir. Bu dönemde kendisinin yeni peygamber olduğunu, Tanrı ve evrenin son hakikatinin kendisine indirildigini ileri sürmüştür.


Bir Bektaşi Babası:

Gül Baba

Ve Galatasaray Lisesi


Galatasaray Lisesi'nin kurulmasını sağlayan Gül Baba 1531 yılında Kanuni Sultan Süleyman'ın daveti üzerine Budin'e(Macaristan) gönderilerek burada bir tekke kurar, Bektaşi hoşgörüsü ile kısa zamanda Buda halkının sevgisini kazanır. 1541 yılının 1 Eylül'ünde Budin savaşında şehit düşen Gülbaba'nın, Şeyhülislam Ebussuud Efendi'nin kıldırdığı ve 200 bin kişinin katıldığı rivayet edilen cenaze namazına Kanuni Sultan Süleyman da katıldı. Gülbaba'nın gömüldüğü tepeye de "Gültepe" adı verildi.


Site en iyi Firefox tarayıcı ile görüntülenebilmektedir.

site © 2006-2012 Bektasi.net ©- Her Hakkı Saklıdır - Bu sitede yazılanlar bilgi amaçlıdır.

Bu Sitenin ve yazarının Bektaşilik ile organik bir bağı bulunmamaktadır.

Sitede hazırlanması esnasında var ise gözden kaçan eksik, yanlış bilgiler ve hatalar Bektaşilige mal edilmemelidir.

Aldığımız Feyz ile Tarikat-ı Bektaşi'ye hakkında bilgi veren İnternet Sitesini Derlemek Cürretinde Bulunduk.

Eksiklerimizin Tamamlanmasını Hatalarımızın Af 'fını Hak Erenlerden Niyaz Ederiz.